Birçok ilimizde peş peşe meydana gelen depremler ve İstanbul’da iki binanın kendi kendine göçmesi sonrası deprem endişesi yeniden gündeme geldi. Yaşanan depremlerin birbirini tetiklemediğini belirten Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hafez Keypour, İstanbul’daki yapıların sağlamlaştırılmasının 100 yıl sürebileceğini belirtti. İnsanların kendi çabalarıyla da bazı önlemler alması gerektiğini vurgulayan Keypour, bir binanın sağlamlığını test etmenin en kolay yolunu anlattı.
İzmir’de 4.7, Bingöl’de 4, Çanakkale’de 4.4, Mersin’de 4.2 büyüklüğünde meydana gelen depremler, ülkenin deprem gerçeğini yeniden hatırlattı. İlk önce Küçükçekmece’de çöken dün gece ise Bahçelievler’de kısmen çöken binalar endişeleri daha da artırdı. İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hafez Keypour, son zamanlarda yaşanan depremlere dair değerlendirmelerde bulunurken, yıkılan binalar sonrası vatandaşlara ve yetkililere seslendi.
“Depremlerin birbirleriyle alakası yok”
Son yaşanan depremlerin birbirini tetikleme özelliği olmadığını ve her birinin ayrı faylarda aktif olduğunu belirten Keypour, “Genelde depremler fay etrafında oluyor. Mesela İstanbul’a doğru Kuzey Anadolu fay hattı var. Burada depremler bu fay civarında faaliyet gösteriyorlar. Yani birbirlerini tetiklemek diye bir kural yok, hepsi birbirinden ayrı çalışıyor. Bir enerji boşalması var. O enerji belli bir seviyeye geldikten sonra deprem meydana geliyor” dedi.
“Marmara’ya kadar olan enerji boşaldı, Marmara kaldı”
İstanbul’un deprem tarihine ilişkin önemli bilgiler veren Keypour, “130 yıl önce, yani 1894’te İstanbul’da Marmara fayında deprem meydana geldi. O zamandan sonra deprem olmamış. Ondan önce de 1776’da deprem meydana gelmiş. Yani 250 yılda bir. Halbuki önceki iki yüz ellide yılda 6 tane deprem olmuş İstanbul’da. Bu depremler 7.8’le 7 arasında. İstanbul’da tarihsel olarak her 100 yılda bir büyük deprem, yani 7-7.5 arasında veya 2 tane 6.5 deprem olmuş. Şimdilik şanslıyız henüz deprem meydana gelmemiş. Fakat Kuzey Anadolu fay hattının Marmara’ya kadar enerjisinin çoğu boşalmış ancak bu kısım kaldı. Yani yüzde 100 deprem olacak veya olmayacak denemez” ifadelerini kullandı.
Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını test etmenin en basit yolu
İnsanların depreme herhangi bir binada yakalanma riskinin çok yüksek olduğuna dikkat çeken Dr. Keypour, herkesin yaşadığı binaya test yaptırması gerektiğini belirterek, “İnsanlar ya işte, ya evlerinde. Yani depreme sokakta yakalanma şansları çok düşük. Yani dayanıksız evden sağlam eve taşınsak bile başka bir binada depreme yakalanma riskimiz de yüksek. Onun için insanlar binanın bodrum katında kolonlarda sıvayı kaldırıp çatlak var mı yok mu bakmalı. Yapılabilecek en basit şeylerden biri de schmidt testidir. Bu test yüzde 80’e kadar doğru sonuç veriyor” dedi.
İstanbul’da 50 bin bina yıkılmaya yüz tutmuş
İstanbul’daki binaların yüzde 5-6’sının yani yaklaşık 50 bininin kötü durumda olduğunu belirten Keypour, “Bunları güçlendirmek birkaç yıl sürer. Bir an önce yapay zeka ile çürük binaların tespit edilmesi lazım. 300 bin binada ise hasar veya ağır hasar riski var” diyerek vatandaşların ne yapması gerektiğine değindi:
“Bütün binaların projeleri dijital ortamda, belediyelerde var. Vatandaşlar oturacakları evleri bu projeleri kontrol ederek alabilirler. 1999 depreminden sonra çok büyük tecrübeler kazanıldı ve dünya için bir örnek oldu. Onun için o zamandan beri devamlı çalışılıyor, kanunlar değişiyor. Önemli olan bu kanunlara uygulamak. Belki bize deprem denk gelmez ancak çocuklarımızın enkaz altında kalmaması için şimdiden fedakarlıklar yapmamız lazım. Devlet çalışması yetmez, insanların da birikim yaparak binalarını güçlendirmesi gerekir. Bütün binaları güçlendirmek istesek 100 sene sürer. Strateji belirleyip en çürük binalardan başlanması gerekir.”
“İyi bir zemin, dayanıklı bina demek değil”
İyi bir zeminin binayı korumada yeterli olmadığını vurgulayan Dr. Keypour, “Zemin çok iyi bina kötü, ya da bina çok iyi zemin kötüyse bir anlamı yok. Mesela, kaya zeminde tek katlı bina tehlikeli. Çünkü deprem frekansı ve bina frekansı eşit oluyor ve bina rezonansa giriyor. Onun için yüksek katlı yapılar sağlam zeminde yapılıyor. Yumuşak zeminde ise 3 katlı binalar yapılmalı” dedi.
“Yapay zeka ile binlerce bina hızlıca test edilebilir”
Yapay zeka teknolojisinin çürük binaları tespit etme konusunda da ileri boyutlara geldiğini belirten Keypour, “Yapay zeka yeni bir kavram. Siz bir yere bina yapmaya karar veriyorsunuz. Yapay zeka tüm seçenekleri değerlendirip yardımcı oluyor ve binlerce kat daha hızlı sonuç veriyor. Binaların dayanıklılığını test etmek için de kullanılıyor. Örneğin İstanbul’da 1 milyon binada biz taş çatlasın 10-20 tanesi üzerinde çalışabiliyoruz. Halbuki yapay zeka ile on binlerce binayı çok daha hızlı bir sürede, depremde göçer mi göçmez mi tespit edebiliyoruz. Ancak şu an Türkiye’de kullanılmıyor. Yetkililerin acilen bu teknolojiyi kullanmaya başlaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Yorumlar