Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin Genel Koordinatörü olduğu ADIM Üniversiteleri’nin Denizli Pamukkale Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirdiği toplantı sonrası işgalci İsrail’in masum Filistin halkına yönelik soykırım saldırıları kınandı.
ADIM Üniversiteleri tarafından yapılan açıklamada, “Filistin ve Kudüs, tarihte barış ve selam yurdu iken, bugün ömrü kelebeklerin ömründen dahi kısa olan bebeklerin, çocukların, gençlerin, kadınların ve yaşlıların acımasızca katledildiği bir yer haline dönüşmüştür. Bir yıldan fazla süredir devam eden Gazze’ye yönelik soykırımda on binlerce insanın katledilmesini uzaktan seyreden devletler; ibadet haneler de dahil kültürel miras alanlarının yok edilmesi, kütüphane, arşiv ve müzelerin yağmalanması, Gazze’deki 12 üniversitenin bombalanarak yok edilmesi karşısında da duyarsız kalmaktadır. Al-lsraa Üniversitesi, Gazze İslam Üniversitesi, El-Aksa Üniversitesi, Filistin Üniversitesi, El-Ezher Üniversitesi gibi birçok yükseköğretim kurumu insanlığa karşı sürdürülen bu vahşi savaşın kurbanlarıdır. Filistin ve Kudüs, Hz. Ömer şehri fethettiğinde (637) Patrik tarafından Kıyamet kilisesinde namaz kılması için kendisine teklif edildiğinde; “Eğer orada ibadet edersem, kilisenin Müslümanlar tarafından camiye dönüştürülebileceğini’ ifade ederek fetih hakkını kullanmak istemeyen, oranın Hristiyan ibadetgâhı kalması lüzumunu ifade eden bir İslam halifesinin barış diyarı iken, bugün ise Siyonist işgaliyle kutsal mekânların akıbeti hakkında endişe ve kaygı duyulan bir diyara dönüşmüştür. Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların bir arada huzur içinde yaşadıkları Kudüs’te, Haçlı işgalinden (1099) sonra, bugün Gazze’de gerçekleşen soykırım gibi 70 bin Müslüman katledilmiş ve Yahudiler sürülmüştür. Akabinde Şark’ın sevgili sultanı Selahaddin-i Eyyubi tarafından geri alınan (1187) Filistin ve Kudüs’te, Hıristiyanlara eman verilirken Yahudilere Kudüs’e geri gelme hakkı verilmiştir. Sekiz asır boyunca Türkler tarafından yönetilen Kudüs ve Filistin, bu dönemde barış ve hoşgörü içinde yaşamıştır. Osmanlı Cihan Devleti döneminde ise mimari ve sosyal yapısında büyük gelişmeler olmuştur. 1917’de Ingilizlerin bölgeyi işgaliyle Filistin’deki barış bozulmuş ve günümüze kadar süren çatışmalar başlamıştır. İslam egemenliğinde üç dinin ve medeniyetin hoşgörü içinde birlikte yaşadığı barış yurdu Filistin, ne yazık ki bugün, Siyonist işgali altında; soykırım, bozgunculuk ve fesadın yuvası haline getirilmiştir. Toprakları işgal edilen, mülklerine çökülen, her türlü hakarete uğrayan ve yaşama hakkı elinden alınan mazlum Filistin halkı, meşru müdafaa hakkına sahiptir. İşgalci konumundaki İsrail, Batılı ve işbirlikçi hamilerinin her türlü desteğiyle masum insanlara karşı şiddet kullanmak suretiyle devlet terörü uygulamaktadır. Buna rağmen hakim güçler ve Uluslararası kuruluşlar yaşanan soykırımı adeta görmezden gelmektedir. İsrail’in Gazze’ye ve Lübnan’a yönelik saldırıları, uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı olup, Filistin’de yaşanan ve şimdi de Lübnan’da yaşanmaya başlayan insani dramı daha da derinleştirmektedir. Türk milleti olarak, Filistin halkının bölgede İsrail saldırılarına maruz kalan halkların meşru haklarını desteklemekte ve insanlık dışı saldırılara karşı uluslararası toplumu duyarlı olmaya çağırmaktayız. 1517 Osmanlı hâkimiyetiyle birlikte Kanuni Sultan Süleyman devrinde, Kudüs’ün yıkılmış surlarının yeniden inşa sürecinde Yafa kapısına; “La ilahe illallah İbrahim Halilullah" ifadesi yazılarak üç dinin ortak atası Hz. İbrahim’in ruhaniyeti ve birleştiriciliği vurgulanırken, bugün dosdoğru olan peygamber Hz. İbrahim’in torunları dostluktan, kardeşlikten ve merhametten uzaklaşmıştır. Maalesef Filistin ve Kudüs, bugün sınırları belirsiz, topraklarıyla yetinmek bilmeyen, genişlemekten ve yok etmekten kuvvet bulan soykırımcı İsrail’in tahakkümü altındadır. Geleceği bugün Birleşmiş Milletlerdeki 5 daimi üyenin eline bırakılmış, dünya beşten büyüktür doktriniyle dünyanın umut bulmaya çalıştığı, vicdanlı insanların kalbinin attığı son yerdir. Filistin ve Kudüs’te dağ, taş, toprak zulümden ağlamakta; gözyaşları kan, insan canı ise sel gibi akmaktadır. Dünyanın sessizliği, büyük güçlerin alkışları İsrail’in hoyratlığını artırmakta yeryüzündeki bozguncu, kan dökücü fikriyat ve eylemler güçlenmekte, “insanı yaşat ki yaşayasın” felsefesi insanlığın son umudu olarak var olmaya devam etmektedir. Adım Üniversiteleri rektörleri olarak, en temel ahlaki ve insani değerlere saygı duyulmaksızın uzun süredir bölgede devam eden İsrail saldırıları karşısında dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz. İşgal altındaki Filistin topraklarında, özellikle Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Lübnan’da, sivil halklara yönelik gerçekleştirilen fiilleri en güçlü ifadelerle kınıyoruz. Filistin halkının 1917’den bu yana işgal altında tutulan tüm topraklarındaki özgürlük ve bağımsızlık hakkını hatırlatarak, başkenti Doğu Kudüs olan, 4 Haziran 1967 sınırları boyunca bağımsız ve egemen bir devlette yaşamak için verdikleri meşru mücadelede kardeş Filistin halkının yanında olduğumuzun altını çiziyoruz. Adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın bölgedeki tüm halklar için güvenlik ve istikrar getireceğine olan inancımızı bir kez daha kamuoyuna ifade ediyoruz” denildi.
Yorumlar